Fatih Camii / Fatih Külliyesi Tarihçesi
Fatih Camii, İstanbul’un yedi tepesinden biri olan dördüncü tepeye, büyük bir haşmetle yerleştirilmiştir.
Fatih Camii’nin yerinde, Bizans’ın Havariler (Hagioi Apostoloi) Kilisesi bulunurdu. Fatih Sultan Mehmet bu kiliseyi, Rum Ortodoks Patrikliği’ne tahsis etmişti. Ancak kilisenin harap durumu dolayısıyla patriklik, 1455 yılında buradan taşınmıştır. İşte bu harap binalar temizlenerek arazisi, Fatih Külliyesi yapımına tahsis edilmiştir. Külliyenin bu tepe araziye yapılması ile Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un siluetine Türklüğün ve İslamiyet’in damgasını vurmuş oldu.
Adres:Ali Kuşcu Mh.34083 Fatih/İstanbul
Koordinat:
41.020048, 28.949712
Enlem: 41°1’8.97¨N (41.019159)
Boylam: 28°56’53.99¨E (28.948331)
Yapılış Tarihi: 1463 – 1470
Yaptıran: Fatih Sultan Mehmet Han ‘ın Hayatı
Tadilat: Görmüştür.
Mimar: Atik Sinan
Mimari: Osmanlı
Minare: 2
Külliye; haşmetli bir cami olan Fatih Camii, on altı medrese, tabhane (konuk evi, darüşşifa, bir çarşı, kütüphane (İstanbul’un ilk kütüphanesi) aşevi ve hamamdan ibaret olmak üzere, 1463-1470 yılları arasında Mimar Atik Sinan’a yaptırılmıştır.
Fatih Camii‘nin ilk şeklinde; ortada büyük kubbe, mihrap tarafında yarım kubbe, yanlarda daha üçer kubbe bulunurdu. Dışta da, cami etrafı revaklarla çevrili iç avluyu takip eden son cemaat yeri bulunurdu. Ana binanın iki yanında kubbeli daha küçük mekanlar bulunurdu. İlk yapıdan günümüze çok az unsur kalmıştır. Dış avlu kapısı ve bunun üzerinde, renkli taşlarla bezenmiş taç kısmını gösterebiliriz. Ayrıca, cümle kapısı duvarı ve köşelerde bitişik iki minarenin pabuçları, kürsüsü ve kürsünün üzerindeki güneş saati bu eski unsurlardandır. Bundan başka, iç avluda iki pencere alınlığını süsleyen bir çift çini pano, avluyu takip eden ve son cemaat yerini ayıran kuzey duvarı da ilk camiden kalmıştır.
Fatih Camii, 1509 büyük depreminde çok hasar görmüş ve 2. Beyazıt döneminde onarılmıştır. 1557 ve 1754 depremlerinde de yine hasar görmüştür. 1766 depreminde ise, harabe haline gelmiştir. Bu yüzden, yeni bir plan dahilinde, 1767-1771 tarihleri arasında, Sultan 3. Mustafa’nın emri ile mimar Mehmet Tahir Ağa, yönetiminde ve barok stilinde, eskisinden çok farklı olarak yeniden yapılmıştır. Fatih Sultan Mehmet’in türbesi de barok tarzında yenilenmiştir. 2. Mahmut, avlunun batıdaki börekçiler kapısı yanına bir yangın havuzu ve bir bina yaptırmıştır. Bu bina bir zamanlar askerlik şubesi, sonra karakol olarak hizmet vermiş halen de müftülük binası olarak kullanılmaktadır.
19. yüzyılda, Sultan Abdülhamit tarafından minareler yükseltilerek birer şerefe daha eklenmiş, 1894 zelzelesinden sonra da külahları taş olarak yenilemiştir. 1967 depreminde taş oymalı bu külahlar yıkılınca tekrar ahşap olarak yapılmış ve üzerileri kurşun kaplanmıştır.
Günümüzdeki Fatih Camii, eski Türk klasik mimarisine uymakla beraber, bazı noktalarda Türk sanatına hakim olan barok üslubunun özelliklerine de sahiptir. Fatih Camii’nin merkezi kubbesi, iki fil ayağı ve iki sütun üzerine oturtulmuş olup dört tarafından dört yarım kubbe ile desteklenmiştir. Kubbenin dış kasnakları sekiz köşeli olup kemerlere oturmaktadır. Caminin iç yüzeylerini kaplayan kalem işleri nakış da barok üslubundadır.
Fatih Camii‘nin yedi kubbeli son cemaat yerindeki çini süslemeleri orijinaldir. Buradaki bazı sütunlar ile revak (saçak) sütunları granittendir. Hünkar mahfiline, ana yapının sol tarafında bulunan geniş bir rampa ile çıkılır.
Fatih Camii‘nin ortasında şadırvan olan avlusunun ikisi yanlarda, biri kıblede olmak üzere üç kapısı mevcuttur. Avlunun dört tarafı kubbeli revaklarla çevrilmiştir. Tabhane medresesi içinde bir mescit vardır.
2008 yılında, İstanbul’un birçok camisinde olduğu gibi, Fatih Camii’nde de başlatılan büyük onarım çalışmaları 2012 yılı Haziran ayında tamamlanmıştır.
1782, Cibali yangınında türbenin içindeki eşyalar ve sanduka yanmış, 1. Abdülhamit tarafından türbe tamir ettirilmiş, yeni sanduka da bir Kabe örtüsüyle örtülmüştür. Türbe sekiz köşeli bir plana sahiptir. Üzeri tek bir kubbe ile örtülüdür. Girişteki kapısı üstündeki saçağı taşıyan iki sütunlu bir sundurma vardır. Türbenin dış mimarisi klasik, bunların üzerinde binayı çevreleyen profili silmeler ise barok üslubundadır.
Türbenin içinde Fatih Sultan Mehmet’ten başkasına ait sanduka yoktur. Yaygın bir söylentiye göre Fatih Sultan Mehmet’in naşı, türbeden caminin mihrabı altında kadar uzanan bir dehlizin sonundaki mezar odasıdır.
Fatih Türbesi’nin az ilerisinde, daha küçük ölçüde, fatih’in eşi Gülbahar Hatun Türbesi bulunur. Bu da sekizgen köşeli ve kubbelidir. Diğer bir türbe, 2. Mahmut’un annesi Nakşidil Sultan’a aittir. 19. Yüzyılda, yanına bir sebil ile birlikte yapılmış olan bu türde barok üslubundadır.
Külliyenin kütüphanesi, ilk kurulduğunda müstakil bir binaya sahip değildir. 18. Yüzyılda, kıble tarafına kubbeli ayrı bir kütüphane binası inşa edilmiştir. Ancak bina çatlayınca kitaplar Süleymaniye Kütüphanesi’ne nakledilmiş, bina da o haliyle bırakılmıştır.
Fatih Camii’nin iki yanına medreselerin ismi Sahn-ı Seman’dır; 1470 tonozlu bir iki dükkân hücresinin tarafındakilere Bahr-ı Sefid (Akdeniz) ismi verilmiştir. Saraçhanebaşı’ndan Edirnekapı’ya doğru uzananlara çeşitli isimler verilmiştir. Taş ve tuğladan yapılmış bu binaların ortalarında revaklı avlular vardır. Yapıların her biri on dokuzar hücre ve birer büyük kubbeli dershane-mescidden oluşmuştur. Ayrıca, arazisin meyilli olmasından dolayı daha aşağıya, Tettimme adı verilen hazırlık medreseleri inşa edilmişse de zaman içinde bunlar yıkılmıştır.
Külliyenin ayakta kalmış sekiz büyük medresesi, 1955 yılından itibaren Vakıflar İdaresi tarafından büyük ölçüde onarılarak öğrenci yurdu ve spor salonu şeklinde kullanılmaktadır. Tabhane, Akdeniz Medresesi’nin ilerisinde, arazinin yüksek bir yerinde, altında bir kervansaray ile birlikte inşa edilmiştir. Misafirhane olan bu bina, bir medrese mimarisine sahiptir. Tabhane fonksiyonu kalktıktan sonra medrese olarak kullanılmıştır.
Darüşşifa; tabhanenin simetriğinde, Karadeniz Medresesi hizasında inşa edilmiştir. Bu yapı, İstanbul’un Türk dönemine ait ilk hastanedir. Ortası açık avlu, etrafından hücreleri olan bir medreseyi andırmaktadır. Bina 1766 depreminde harabe haline gelmiş ve zamanla yok olmuştur.
Muvakkithane ise iki avlu kapısı arasında ve Fatih Meydanı’na bakan bir yerde ahşap olarak inşa edilmişti. 1918 yangınında tamamen yanmış ve ortadan kalkmıştır.
Hazire, Fatih Camii’nin kıble tarafında olup etrafı duvarlarla çevrilidir. İçindeki kabirler genellikle 19. Yüzyıla aittir. Gazi Osman Paşa’nın türesi de bu kabirler arasındadır.
Tabhane binasının altında kervansaray yaptırılmıştı. 1766 depreminde külliyenin zarar görmesinden endişe duyularak içi toprakla doldurulmuştu. 1980’li yıllarda Vakıflar İdaresi içini temizletmiş, tamir ettirmiş ve cadde tarafında, önüne yapılan yeni dükkanlarla birleştirilmiştir.
Külliyenin güney tarafında, birçok dükkan meydana gelen ve Saraçhane olarak adlandırılan bir çarşı bulunurdu. 1918 büyük Fatih yangınında, bu çarşı yanmış ve ortadan kalkmıştır. Ancak günümüzde Macar Kardeşler Caddesi’ndeki Dülgerzade Camii’nde komşu, kagir tonozlu bir iki dükkan hücresinin bu çarşı son kalıntıları olduğu tahmin edilmektedir.