Molla Zeyrek Camii Tarihçesi
Molla Zeyrek Camii, fethi takip eden günlerde, Fatih Medreselerinin yapımına kadar kullanılmak üzere bu manastır medrese haline getirilmiş, kilisesi camiye çevrilmiş, minare yaptırılmıştır. Molla Zeyrek Mehmet Efendi de medresenin müderrisliğine getirilmiştir.
Molla Zeyrek Camii eski ismi, Pantokretor Kilisesi’dir. Osmanlı döneminden itibaren ise Molla Zeyrek Camii olarak geçer.
Adres:
Zeyrek Mh.
34083 Fatih/İstanbul
Koordinat:
41.019733, 28.957217
Enlem: 41°1′11.04″N (41.019733)
Boylam: 28°57′25.98″E (28.957217)
Yapılış Tarihi: Fatih Devri
Yaptıran: Fatih Sultan Mehmet
Tadilat: Devam etmektedir
Mimari: Kiliseden Camii
Minare: 1
12. yüzyılın ilk çeyreğinde, İmparator II. İoannes Komnenos’un (1118-1143) eşi ve Macar Kralının kızı Eirene tarafından manastır ve kilise inşaatı başlatılmış, ancak kendisinin 1124’de ölümü ile eşi imparator tarafından bitirilmiş, kuzeyine de küçük bir kilise yaptırmıştır. İmparator, bunları birleştirmek için, ikisinin arasına da Başmelek Mikail’in adına adanmış, aynı zamanda Komnenoslar’ın aile mezarı olarak tasarlanmış bir şapel yaptırmıştır. Böylece birbirine bitişik üç kilise meydana gelmiştir. Kilise ve manastırın mimarı Nikeforos adında bir usta olduğu bilinir. 1204 tarihindeki Latin işgalinde, kilise zarar görmüşse de işgalden sonra tamir edilmiştir. Bizans imparatorluk sülâlesine dahil birçok kişi bu manastıra gömülmüştür. Ortodoks ve Katolik kiliselerinin birleştirilmesine karşı çıkan Gennadios Sholarios, imparator tarafından 1449 yılında bu kiliseye kapatılmıştı. Fetihten sonra Fatih Sultan Mehmet, onu bir törenle Ortodoks cemaatinin patriği yapmıştır.
Manastırdan, toprak üstünde günümüze intikal eden hiçbir iz kalmamıştır. Yalnızca, caminin çevresinde evvelce manastır yapılarının altında oldukları anlaşılan sarnıçlar bulunmaktadır. Fatih vakfiyesinde 50 hücreli olduğu bildirilen medreseden de iz yoktur.
Molla Zeyrek Camii’nin mimari durumu şu şekildedir: Kuzeydeki ve güneydeki kiliselerine ait narteksler, ortadaki şapelin de önünü kapayarak ortada buluşur. Ortadaki şapel küçük olduğundan yan netleri yok, apsisi tektir. Buradaki mezar yeri ise hala görünür durumdadır. Şapel’in küçüklüğüne rağmen biri kiliselerdeki en büyük kubbe olmak üzere iki kubbesi vardır. Mermer döşeme ve duvar kaplamaları orijinal halinde durur. Kiliseler arasındaki duvarlar yer yer yıkılarak tek mekân oluşturulmuştur.
Güneydeki kilise dört sütunlu kapalı haç planlı olup üç apsislidir. Ana mekânını, yüksek kasnağı on iki pencereli olan bir kubbe örter. Doğu tarafında, pencere ve nişleri olan bir apsis çıkıntısı vardır. Beş bölümlü narteksinin orta bölümünü, yüksek kasnaklı bir kubbe örter.
Camiye çevrilince duvar oyularak mihrap, tabana ahşap döşeme ve sağ tarafına da tuğladan tek şerefeli bir minare yapılmıştır. Alt pencereler genişletilerek karanlıktan kurtarılmaya çalışılmıştır. Alçı mihrap, mermer minber, ahşap kürsü, 18. yüzyılın ikinci yarısında, barok üsluplu olarak yeniden yaptırılmıştır. Büyük depremden sonra kubbeleri taşıyan kırmızı gövdeli sütunların yerlerine, barok profilli taş örme payeler yaptırılmıştır. 1953 restorasyonun da ahşap taban kaldırıldığında altından, iç süslemelerin en güzeli olduğu kabul edilen mozaikler ortaya çıkmıştır. Ayrıca, zemin düzeyindeki figürlerin, Antik çağ mitolojisindeki bir varlığı tasvir etmesi şaşırtıcı bulunmuştur. Apsiste kapatılmış bir pencere açıldığında, pencere kemerinin içinin altın zeminli mozaikle süslü olduğu görülmüştür.
Kadınlar ve müezzin mahfili olmayan caminin, hünkâr mahfili, abdest alma muslukları ve tuvaleti vardır. Avludaki çeşme meşhur kırk çeşmelerdendir. Minare çok yakın tarihte şimdiki biçimiyle yenilenmiştir.
Molla Zeyrek Camii yakınında, Zenbilli Ali Efendi ile Cemali Efendi’nin türbeleri vardır. Güney tarafında, tonozlu üç Osmanlı hücresi ve hankâh bulunmaktadır. Burası, Akşemseddin, Emir Buhâri ve birçok Halvetî ve Şabaniye şeyhinin dergâhı olmuştur. İhata duvarında, yedi satırlık tâlik bir kitabe Akşemseddin’in buradaki hatıralarını yâd etmektedir.
Kuzeydeki kilise, plan bakımından güneydekinin küçük bir benzeridir. 1966-67 restorasyonunda, cephe duvarı adeta yeniden yapılmış, harap haldeki narteksi yenilenmiştir.
Mezar şapeli; dar ve uzun bir mekâna sahip ve üstü oval biçimli, kasnaklı iki kubbe ile örtülüdür. Komnenoslar’a ait mezarlar bu şapelin alt mahzeninde olduğu tahmin edilir.
Kariye Camii’nden getirilen minber şapele konularak burası da namaz mekânı haline getirilmiştir.
Fatih Medreseleri yapılınca Zeyrek Medresesi lağvedilip cami olarak kalmıştır.
Uzun yıllardan beri harap durumda olan yapı kullanılmamaktadır. 2011 yılında, Fatih Belediyesi restorasyona karar vermişse de, 2012, Eylül ayındaki görünümünde, yapının etrafı paravanla çevrilmiş uzun müddetten beri öylece beklemektedir. Çalışmalar devam etmektedir.