Tahir Ağa Camii Tarihçesi
Tahir Ağa Camii, kapıcıbaşılarından Seyyid Mehmet Tahir Ağa, 1760-1761 yılları arasında tekke, mescit, tevhidhane olarak yaptırmıştır. Tekkenin ilk şeyhi Nakşibendî tarikatından Mehmet Sabir Efendi’dir. Görevli ücretleri ile diğer masraflarının Sultan 3. Mustafa Han vakıflarından verildiği Hadika’da belirtilmiştir. Burada icra edilen tekke musikisinin mensup ve müdavimleri arasında Sadeddin Kaynak da bulunmaktadır.
Adres:
Cibali Mh.
34083 Fatih/İstanbul
Koordinat:
41.023574, 28.955175
Enlem: 41°1′24.87″N (41.023574)
Boylam: 28°57′18.63″E (28.955175)
Yapılış Tarihi: 1760
Yaptıran: Kapıcıbaşılarından Seyyid Mehmet Tahir Ağa
Tadilat: 1918 den sonra
Minare: 1
Diğer ismi, Tahiriye Tekkesi Mescidi’dir.
Yapının esas özelliği; tekke, mescid olması ile türbe, çilehane ve misafirhaneye sahip olmasıdır. Sekiz dönümlük bahçesi yüksek duvarlarla çevrilidir. Tekkenin harem dairesi dışında kalan bütün diğer bölümleri toplandığı ana bina, avlulu-revaklı Osmanlı medreselerinin tasarım özelliklerine sahiptir. Fark olarak, katı simetri yerine asimetrik yerleşim düzeni uygulanmıştır. Kareye yakın dikdörtgen bir alanı (28x23m) kaplayan yapının doğu yönünde dikdörtgen planlı (14×6,5m) bir iç avlu bulunmaktadır. Duvarlar moloz taş ve tuğla ile örülmüştür. Bütün birimler kiremit kaplı ahşap çatılarla örtülmüştür. Avlunun zemini batı kesiminde üç basamakla yükseltilmiş, aradaki istinat duvarına iki ad mermer çeşme yerleştirilmiştir.
Mescit, tevhidhanenin batı duvarına bitişik meydan odası, güneybatı köşede ise şeyh odası bulunur.
Tekke kompleksi, zaman içinde yapılan onarımlarda yapılan değişikliklere rağmen özgün mimarisini büyük ölçüde günümüze kadar koruyabilmiştir. 19. yüzyılda yenilendiği tahmin edilen ahşap harem binası, 20. yüzyıl başında bir yangın neticesinde yok olmuştur. 1918 yılındaki Cibali yangınında da zarar gören tekke-mescid, Rüsumat Emini Hüseyin Vassaf Bey (Ö.1929) tarafından tamir ettirilmiştir. 1925 yılında tekkelerin kapatılması ile tekke-mescid binaları son şeyhin ailesi tarafından mesken olarak kullanılmıştır.
Tekkenin özellik arz eden iki mimari ayrıntısı vardır. Bunlardan biri kahve ocağıdır. Tekkenin inşa edildiği tarihten beri hiç değiştirilmemiş ve barok üslubunun özelliklerini sergileyen minyatür bir ocaktır. İstanbul’da kendi türünün nadir örneklerinden iken bütün bunlar günümüze ulaşmamıştır. Caminin diğeri özelliği ise, ahşap asma minareciktir. Yapının giriş cephesinde asılı olan minareye kadınlar mahfilinden geçilir.
Tahir Ağa Camii, yapının güneydoğu köşesinde olup, kareye yakın dikdörtgen planlı bir mekandır. Duvarları kagir, çatısı da ahşaptır. Avludan son cemaat yerine girildiğinde, sağda bir oda dikkati çekmektedir. Odanın son şeyhin kızına ait olduğu söylenir. Şeyhin kızı öldükten sonra halen kocası tarafından kullanılmaktadır. Harime girildiğinde, sağda müezzin mahfili, solda üst mahfile çıkan merdivenler yer almaktadır. Sol duvar ile mihrap duvarında altlarda ikişer, üstlerde ikişer pencere yer almıştır. Sağ duvar sağır olup hiç penceresi yoktur. Alt pencereler basık kemerli dışarıdan kesme küfeki sövelerle dikdörtgen biçimde çevrelenmiştir. Tepe pencereleri, tekkenin ilk yapımından kalmış olsa gerektir.
Tahir Ağa Camii‘nin, mihrabı oyuk betondan yapılmış olup yuvarlak kemerlidir. Ahşap minberin, 1983 yılında, Fatih Müftülüğü tarafından koydurulması ile Cuma namazları kılınmaya başlanmıştır. Minber, asma vaaz kürsüsü ve tavan ahşaptır. Kuzey duvarı boyunca uzanan iki mahfilden, alttaki biraz yükseltilmiş ve ahşap korkuluklarla sınırlandırılmıştır. Bunun üzerindeki kadınlar mahfili, iki adet ahşap dikmeye oturmakta ve mescide bakan yüzünde kafesler uzanmaktadır.
Türbelerden biri, Beyazıt’ın sütannesi Asude Hatun’un çokgen, kubbeli ve sülüs kitabeli türbesidir. Diğeri, Uşşaki tarikatinin üçüncü piri Silahaddin-i Uşşakî’ye ait ta’lik hatlı, 1783 tarihli açık türbedir.
Seyyid Mehmet Tahir Ağa, Surre Eminliği yapmış, dönüşte Şam’da şehitlik mertebesine ermiştir. Kesikbaşı İstanbul’a getirilerek tekkesi civarında gömülmüştür.