Yeraltı Camii Tarihçesi
Yeraltı Camii, Kurşunlu Mahzen olarak da adlandırılır. Galata’da, Karaköy Vapur İskelesi yakınında, Kemankeş Caddesi üzerindedir.
Burası aslında kuşatma zamanlarında Bizanslılar tarafından gemilerin Haliç’e girişini engellemek için gerdikleri ünlü zincirin kuzey ucunun bağlandığı Kastellion’un bodrumudur. Bu zincirin bazı parçaları günümüzde Deniz Müzesi’ndedir.
Adres:
Kemankeş Karamustafa Paşa Mh. 34425 Beyoğlu/İstanbulKoordinat:
41.023023,28.976308
Enlem: 41°1’22.88¨N (41.023023)
Boylam: 28°58’34.71¨E (28.976308)Yapılış Tarihi:
1753-1756
Yaptıran:
Sadrazam Mustafa Bahir Paşa
Minare: 1
Gemilerin Haliç e girişini kontrol etmek üzere imparator II. Tiberios tarafından inşa ettirilmiş olan kulenin etrafında koruyucu bir hisar vardır.
1203’te Haçlılar, donanmalarını Haliç’e sokabilmek için bu hisarı ele geçirmeye çalışmışlardır. İstanbul’un fethinden sonra burası yine cephanelik olarak kullanılmıştır.
Mahzen-i Sultani olarak da anılan yapıya, Arap kuşatmalarında Mesleme döneminde şehit düşen iki sahabenin gömüldüğü bilinmektedir. Esere Kurşunlu Mahzen denilmesinin sebebi ise, kapılarının kurşun dökülerek kapatılmış olmasından gelir. Kurşunlu Mahzen adıyla bir depo veya ambar olarak kullanılan hisarın bodrum kısmı, ancak 18. yüzyıl ortalarında camiye dönüştürülmüştür.
Yeraltı Camii, 1725 yılında Sadrazam Mustafa Bahir Paşa tarafından camiye çevrilmiştir. Yeraltı Camii’nin önünde Kurşunlu Köşkü denilen bir köşk bulunduğu ilk olarak 1776’da çizilen bir haritadan anlaşılmaktadır.
Gün ışığı camiye sadece Kemankeş Caddesi tarafındaki birkaç pencereden girmektedir. Cami mekanı, kare kesitli elli dört payeyle bölünmüş, bunların üstleri çapraz tonozlarla Örtülmüştür. Yeraltı Camii İstanbul’un cami mimarisinde çok değişik ve alışılmamış bir örnek teşkil etmektedir. Yerin altından olmamakla beraber, zeminle hizada olan ve üstünde bir de sağlık merkezi olarak kullanılan büyük bir ahşap konak bulunan Yeraltı Camii, muntazam dikdörtgen biçimde bir plana sahiptir. Etrafı çeşitli yapılarla sardı olduğundan dış mimarisi hakkında fazla bir bilgi bulunmamaktadır.
Bir rivayete göre h. 96 (714) yılında İstanbul’u almak için gelen Arap orduları burada yedi yıl kalmış, savaşta şehit olanlardan bazıları buraya defnedilmiştir.
Arap orduları Şam’a dönerken, ordunun önemli eşyalarından bazıları bu mahzene konulmuş, kapısının üzerine de kurşun dökülmüştür. Kurşunlu mahzen sözü de buradan gelmektedir. Bu sahabelerden birinin mezarı fetih sonrası türbe haline getirilmiş, diğer ikisi de parmaklıklarla çevrilmiştir. Bu eski yapı I. Mahmut ve III. Osman zamanında sadrazamlıkta bulunan Bahir Mustafa Paşa tarafından cami haline getirilmiştir.
Tonozlardan mürekkep olan Yeraltı Camii’nde dört kapı bulunmaktadır. Yapının arka kapısına merdivenle inilmektedir. İki kapısı deniz tarafından, ikisi de kara tarafından toprak seviyesinde olan caminin içinde elli altı paye vardır. üstü tonozlarla örtülü payelerin üzeri yarım kubbeden oluşmaktadır. Kule şeklindeki tek şerefeli minaresi depremden yıkıldıktan sonra Sultan I. Mahmut tarafından yaptırmıştır.
Yeraltı Camii içerisinde, Emeviler zamanında İstanbul’un fethi için gelip esir edilen ve burada zindan hayatına mahkum olan Ashab-ı Kiram’dan Amr bin As, Vehb bin Hüseyra, Sufyan ibni Uyeyne’ye isnat edilen makamlar yer almaktadır.
İlk olarak 8. yüzyılda İstanbul’u kuşatan Araplar’a karşı kullanılan ve 1453’de Osmanlı donanmasının Haliçe’e girmesini engelleyip, II. Mehmed’in gemileri karadan yürütmesine sebep olan ünlü Haliç Zinciri’nin bugün İstanbul müzelerinde sergilenen zincir olduğuna dair kesin bir delil bulunmamakta. Hatta bu zincirler bir ihtimal Rodos limanından da getirilmiş olabilir.