Yıldız Hamidiye Camii Tarihçesi
Yıldız Hamidiye Camii‘nin yapımı; 1877 yılından itibaren Yıldız Saray’ında ikamet etmeye başlayan Sultan 2. Abdülhamit ibadet etmek için uzağa gitmek istememiş. Sarayın yakınına bir cami yapılması emrini vermiş. Mimar Sarkis Balyan, 1855-1886 yılları arasında Barbaros Bulvarı’nda, Yıldız Saray’ına giden yolun üzerinde görkemli Yıldız Hamidiye Camii’ni inşa etmiş. Ortaya çıkan eser, sarayın kendini bile kıskandıracak güzellikte olmuş.
Adres:
Cihannüma Mahallesi, 34353 Beşiktaş / İstanbulKoordinat:
41.050311,29.009911
Enlem: 41°3’1.12¨N (41.050311)
Boylam: 29°0’35.68¨E (29.009911)
Yapılış Tarihi: 1886
Yaptıran: Sultan 2. Abdülhamit
Mimar: Sarkis Balyan
Mimari: Osmanlı
Minare: 1
Avlusunun ortasında bir saray edasıyla duran yapıya doğru ilerlerken üzeri küçük bir kubbe ile örtülmüş, üç katlı saat kulesi çıkacak karşınıza. Kule 1890-1891 yılları arasında yapılmış ve yine farklı tarzlar uyum içinde kullanılmış. İkinci katında bir barometresi olan saat kulesinin saati elle kuruluyor.
Saatten camiye doğru ilerlemeye devam ederseniz biraz ileride yeşil renkli muhteşem Hamidiye Çeşmesi ile göz göze geleceksiniz. Tuğra 2. Abdülhamit’e ait.
Yıldız Hamidiye Camii‘ne iki taraftan beyaz mermer merdivenlerle ulaşacağınız ve saray kapılarını anımsatan çok yüksek ve bir o kadar da azametli taç kapıdan giriyorsunuz. Üzerinde Nisa suresinin 103. Ayeti ve Sultan 2. Abdülhamit’in tuğrası var. Son dönem Osmanlı camilerinin bir özelliği de son cemaat yerinin olmaması, Yıldız Hamidiye Camii’nde de yok. Onun yerini girişte dikdörtgen bir alan almış. Harime açılan bu alanda göreceğiniz güzel bezemeler içerisi hakkında ipucu veriyor. Camide birçok yerde olduğu gibi harim kapısının üzerinde de 2. Abdülhamit’in tuğrası var.
Gül ağacından yapılmış ve üzerinde Zümer suresi 73. Ayetin bir kısmının yazılı olduğu kapının kanatları bambaşka bir dünyaya açılıyor. Ana mekan tüm ihtişam ve vakarıyla bir selatin camisi olmanın hakkını veriyor. Önce derin bir nefes alın ve başınızı kaldırıp kubbeye bakın. Lacivert zemin üzerinde altın varakla süslenmiş kubbe, gökyüzü ve sonsuzluğu öyle güzel ifade ediyor ki insanın gözüne olduğundan daha büyük görünüyor. Yıldız süslemelere mihrabın olduğu yerde de rastlayacaksınız. Altın varaklardan ve yoğun süslerden paylarına düşeni almış incecik ve zarif dört çelik sütun kubbeye destek vermiş. Bu kubbeyi nasıl taşıyorlar diye düşünmeyin, çünkü asıl işlevleri taşıcılıktan ziyade dekorasyona katkıda bulunmak. Kubbenin tam ortasında göreceğiniz yazıda Neml suresinin ilk ayetleri bulunuyor.
Burası başka camilerde zor karşılaşacağınız süslemeye sahip. Her santimetre karesi nakış gibi işlenmiş. Usta elinin değmediği, bir süslemenin bulunmadığı kıymık parçası bile çıkmıyor karşınıza. Sadece kubbede değil tavanın geriye kalan kısımlarında ve duvarlarda da altın varak sıkça kullanılan bir süsleme malzemesi olmuş. Kalem işleri, mukarnaslar, yazı şeritleri birbirleriyle ahenk içinde. Kemerli üst pencerelerinin arasında göreceğiniz levhalar gül kurusu zemin üzerine mavi renkte nakşedilmiş dal motifleriyle süslenmiş. Üzerlerine de altın varak çerçevenin içine sedef kakma kullanılarak Allah, Hz. Muhammed, Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan ve Hüseyin’in isimleri yazılı madalyonlar asılmış. Ortaya çıkan eseri tasvir edecek kelime bulma işi ise tamamen ziyaretçileri bırakılmış.
Yıldız Hamidiye Camii‘deki toplam 36 pencerenin 16’si kasnakta bulunuyor. Ortam bu yüzden çok aydınlık ve ferah. Her pencerenin altında bazı yazılar dikkatinizi çekecek. Bunlar hat sanatının seçkin örnekleri arasında ve hepsinde “ Hamd ve Şükür duası “ ile “ Elhamdulillah” yazılmış ve Abdülhamit’in adına da atıfta bulunulmuş. Muhteşem kristal avizelerin görevinin sadece aydınlatmak olduğunu düşünmek haksızlık olur. Onlar ortamın görkemini artırma görevini de başarıyla sürdürüyor. En ortadaki kristal avizenin Alman Prensi Bizmarck tarafından hediye edildiği rivayetleri arasında.
Mukarnas yaşmakla süslenmiş, altın varakla bezenmiş muhteşem bir mihrabı var caminin. Taç kapının üzerindeki süslemenin benzerini burada da göreceksiniz. Minber ve vaaz kürsüsü mermerden yapılmış. İşçilikleri ise mermere ve sanata saygının doruk noktası. Yaklaşık 1,5 metre yüksekliğinde vaaz kürsüsünün yekpare mermerden yapılmış olması sanat değeri acısından önemini daha da artırıyor. Caminin belki de en haşmetli bölümü hünkar mahfili. Altın varakla birlikte birçok rengin kullanıldığı mahfilde malzeme olarak gül ağacı seçilmiş. Sadece ahşap işçiliğindeki zarafeti izlemek bile insanın ruhunu okşuyor. Padişahın namazını eda ettiği bu yer saraydaki özel odanın dekorasyonu ile yarışıyor. Çini sobası, pencere süslemeleri ve baktığınız her köşede gözünüz sanatla buluşuyor. İyi bir marangoz ve ahşap ustasıymış Sultan 2. Abdülhamit.
Hünkar mahfilindeki kafesleri ve rahleyi bizzat onun yaptığı söyleniyor. Sanmayın ki bu özellikler sadece hünkar mahfiline ait. Hemen karşısındaki şehzadeler mahfilinde de aynı detayları görmeniz mümkün. Sekiz sutün üzerinde yükselen müezzin mahfili ise süsleme detayları ile Elhamra Sarayını hatırlatıyor. Hamidiye Selatin Camisi olabilir ama burası da maalesef hırsızlıktan nasibini almış. Bazı değerli eşyaların nerede olduğu bilinmiyor.